Makaleler

KADININ ADI YOK AMA BEDENİ VAR

Ülkemizde ileri demokrasi tüm hızıyla devam ediyor dostlar. İleri demokrasi çok şükür şu an kadının bedenine gelmiş durumda. Bizde ne zamandır ilermiş demokrasi kadınlara ne zaman uğrayacak diye merak edip duruyorduk. Çok şükür bu hasret de bitti. Bundan sonra sıra doğum kontrol haplarına gelecek. Doğum kontrol hapları da bir nevi Uludere sayılır. Kadınların hamile kalmasını önleyen katil doğum kontrol hapları piyasadan tez elden toplatılmalıdır. Bu konuda ulemadan da görüş alınıp Ülke çapında tüm eczanelere gece yarısı şok baskınlar düzenlenmeli ve terör örgütü üyesi olan doğum kontrol hapları tutuklanmalıdır. Ülke çapında gece saat 12 den sonra tüm evlere yerleştirilen gece görüş dürbünleri ve kameralar, birlikte olacak çiftleri gözetlemeli, doğum kontrol hapı kullananlar ve prezervatif kullanan erkekler, nüfus artışını engellemekten tutuklanmalıdır. Ey gözünü sevdiğimin ileri demokrasisi! Sen nelere kadirmişsin de bizim haberimiz yokmuş. İyi ki varsın ileri demokrasi. İyi ki bizim Ülkemizde doğmuşun ileri demokrasi. Seninle gurur duyuyoruz.

Kadınlara özel, ilerlemekte olan demokrasimiz hakkında Kadın ve Aileden sorumlu Devlet Bakanımız Fatma Şahin Hanımefendi nedense bu aralar pek ortalık da görünmüyor. Başbakan ‘’Her kürtaj bir Uludere dir’’ dedi. Kadın ve Aileden sorumlu Bakan Fatma Şahin’den çıt yok. Ankara Büyük Şehir Belediye Başkanı İ.Melih Gökçek bir sosyal paylaşım sitesinde genç bir bayana ‘’çocuk aldırdığın için mi bağırıyorsun ‘’ dedi. Kadın ve Aileden sorumlu Bakan’dan dan yine çıt yok. Fatma Şahin’nin Bakanlığı sanıyorum şu an için geçici olarak kapalı. Kadın ve Aileden Sorumlu Bakanımız kadınların özgürlüklerinin ellerinden tamamen alındıktan sonra ortaya çıkacak herhalde. Kadın ve Aileden Sorumlu Bakan Fatma Şahin, kadınların haklarına şimdi sahip çıkmayacaksa acaba ne zaman sahip çıkacaktır? Bakan Fatma Şahin, kadınların kendi bedenlerini kullanma haklarının ellerinden alınmasından sonra kına yakma töreni düzenler artık. Bundan böyle de ilgili Bakanlığının adını Erkek ve Erkeklerin Egemenliği Bakanlığı olarak değiştirmesini tavsiye ederim.

Şimdi bu kadar olup bitenin yanında geçmişte AKP ‘ye oy vermiş kadınlara gelecek seçimlerde yine oy vermeye devam etmelerini tavsiye ediyorum. Ne de olsa 12 Eylül 2010 da ‘’yetmez ama evet ‘’ diyerek oy vermişlerdi. Evet, gerçekten bu söz doğruymuş. Referandumdan geçen yasalar da AKP’ye yetmedi doğrusu. Şimdi görüldüğü üzere daha fazlasını istiyorlar. Verdikçe daha fazlasını istiyorlar. Allah da verdikçe daha fazlasını veriyor. Başbakan’da kadınlardan aldığı oyların karşılığını, kadın haklarını ellerinden alarak teşekkürlerini iletiyor. Başbakan geri kalan teşekkürlerini de yeni Anayasanın oylanmasından sonra yapar artık. Başbakan bu sefer artık öyle yarım yakalak teşekkür de etmiyecek. Bu sefer çokbilmiş aydınlarımızın ve AKP ‘ye oy vermiş kadınlarımızın isteği üzerine kadın hakları ve özgürlükleri tamamen rafa kaldırarak teşekkür edecek. Başbakan zaten bunun ilk tohumunu 4+ 4 +4 adlı yeni öğretim sisteminde atmıştı. Yani, ilköğretim sonrası kızlarımız okula, aileleri tarafından gönderilmeyebilecekler. Yani şimdiden kız çocuklarımıza ev hapsi öngörüldü. Okula gitmeyi başaranlarda dini eğitimlerini okullarda almaya devam edecekler. Başbakanımız sayesinde hayata geçirilen reformlar Ülkemize yetmiyor ama ne yapalım şimdilik hep birlikte idare etmeye devam edeceğiz.

Bu arada yetmez ama evetçi olan çok aydın kadınlarımızın şimdi ne düşündüklerini de çok merak ediyorum doğrusu. Örneğin Başbakan’ın açılımlarına büyük destek vermiş olan sanatçılarımızdan Lale Mansur Hanımefendileri, Hülya Avşar Hanımefendileri ve her devrin kadını olan Sezen Aksu Hanımefendileri acaba bedenlerinin kullanma haklarının ellerinden alındığını öğrenmişler midir? Her kürtajın bir ‘’Uludere’’ olduğunu öğrenmişler midir? Siyasi İktidar sayesinde her kürtajın bir suç olduğunu öğrenmişler midir? Yoksa siyasi iktidarın, demokrasiyi kadının bedenine kadar getirebileceğini tahmin etmemişler midir? Şimdiye kadar meydana çıkan kadınların yanlarında yer almadıklarına göre sanıyorum yapılanlar onlara daha az gelmiş görünüyor olmalı. Hani seçim meydanlarında topluma şirin görünmek için ‘’Bir daha, bir daha’’ diye çıkartılmış bir şarkı vardı ya işte bu şarkı tam bu sanatçılara yönelik bir şarkı. Şimdi meydanlara çıkamayan bu sanatçılar AKP’nin seçim meydanlarına çıkarak orada ‘’bir daha, bir daha’’ diyerek geri kalan haklarının ellerinden alınmasına tempo tutarlar artık.

Polis baskısı altında meydanlara çıkan kadınlar İktidar Partisine, bedenlerinden sadece kendilerinin sorumlu olduklarını haykırdılar. AKP’nin kadınlara hakaretten sorumlu Ankara Büyük Şehir Belediye Başkanı İ.Melih Gökçek ise, ‘’kadınların kürtaj yapma haklarının olmadığını söylüyor. İ.Melih Gökçek’e göre üzerlerinde taşıdıkları beden kendilerinin imiş ama can onlara ait değilmiş. Peki, can kime ait? Can Tanrıya aitmiş. Doğrudur can elbette Tanrıya aittir. Peki, Tanrı kürtajı yasaklamış mıdır? Böyle bir yasağın olup olmadığını İ Melih Gökçek nerden bilmektedir. İ.Melik Gökçek’in Tanrı adına yorum yapma yetkisi var mıdır? İ.Melih Gökçek yoksa ermiş midir? Yarından sonra prezervatif ve doğum kontrol hapı kullanmakta günah sayılacaksa kazayla doğacak çocuklara İ.Melih Gökçek ile Başbakan mı bakacaktır? Eğer Başbakan çocukların yaşam haklarına saygı göstermek istiyorsa en baştan Büyük Ortadoğu Projesi Eş Başkanlığından istifa etmesi gerekmez mi? Bu proje hayata geçtiğinden bu yana Irak’ta Mısır’da Libya’da ve halen Suriye’de onlarca genç beden yaşama veda ediyor. Eğer Ortadoğu projesi hayata geçmemiş olsaydı bu kadar insan ölür müydü? Eğer Başbakan insan hayatına önem veriyorsa kadınların bedeni üzerinden siyaset yapacağına Büyük Ortadoğu Eş Başkanına çıkar ve ‘’İnsanlık katliamlarına yol açan bu projeden ben çekiliyorum’’ der.’’Benim komşularıma dokunamazsın’’ der. Peki, Başbakan’da bu sözleri söyleyecek bir yürek var mıdır? Maalesef yok. O zaman Başbakan’ın kadın bedeni üzerinden insan yaşamına vermeye çalıştığı önemin inandırıcılığı da bulunmamaktadır.

Bütün bu olanlardan sonra kadın üzerinden yapılan siyasetin içine Diyanet İşleri Başkanlığının çekilmesi ise son derece yanlıştır. İktidar Partisinin kadın üzerinden yaptıkları siyasetin toplumun geniş katmanları tarafından tepki görmesinden sonra maalesef Diyanet İşleri Başkanlığı imdada çağrılmıştır. Ayağa kalkan toplum karşısında çaresiz duruma düşen siyasi iktidar maalesef Diyanet’e sığınmak zorunda kalmıştır. Peki, Diyanet İşleri Başkanlığının yaptığı açıklama konuyu kapatmış mıdır? Hayır. Kadının kendi vücudu hakkında tasarruf hakkına sahip olmadığını savunmak ilkel toplumlarda görülen bir gelenektir. İ.Melih Gökçek Beyefendinin ‘’Kürtaj yapan kadın kendisini öldürsün’’ söylemi de ilkel toplumlara yakışan bir söylemdir. Bu söz aynı zamanda başlı başına ‘’ kürtaj yapan kadını intihar etmeye teşvik anlamındadır. Asıl bu söz cinayet işlemeye olanak veren bir söylemdir. Ben bu yüzden Cumhuriyet savcılarını, İ.Melih Gökçek hakkında soruşturma açmaya davet ediyorum.

Şu halde ya biz ilkel bir toplumuz diyerek medeni hukuku reddetmemiz gerekiyor ya da kadınların kendi bedenlerini kullanma haklarını kendilerine bırakarak medeni toplum olma yolunda yol kaydetmemiz gerekiyor. Bundan sonra gerisi teferruattan öte bir şey değildir.08.06.2012

SAİT BALCI

Paylaş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Menu Title